Atlas Dergisi için Sao Paulo’yu fotoğraflamak için Brezilya’ya gittiğimde karnaval zamanına denk gelmiştim. Aslında hedef Rio de Jenerio Fotoğrafları değil Sao Paulo idi ancak karnaval sebebi ile Sao Paulo’dan önce Rio de Jenerio ‘ya geçtim. Ben genelde bir konu yapmak için uzaklara gidince ana konunun yanı sıra yardımcı konular da fotoğraflamaya çalışırım. Yan projeler üretirim. Bu konu da biraz öyle, belki de ana konudan daha etkili bile olmuş olabilir. Her ne kadar sadece fotoğrafla ile sınırlı kalsa da gene de neredeyse tüm şehri dolaştım diyebilirim.
Rio de Jenerio Fotoğrafları Aslı Pelit’in yazısı ile Atlas Tatil ‘de yayınlandı
Aslında karnaval deyince Brezilya ve Rio akla gelse de aslında aynı dönemde tüm Hristiyan topraklarında olduğu gibi Brezilya’nın her yerinde kutlamalar yapılmakta ancak Rio ‘da ki karnaval gerçekten Dünya’nın en büyüğü aynı anda milyonlarca turistin şehre aktığı kocaman bir eğlenceye dönüşüyor şehir gece gündüz bu devam ediyor. Çekimler sırasında Rio’da bulunan TRT‘de yıllardır “onların kıtası” programını hazırlayan Aslı Pelit ile tanışmıştım. Bana şehir ve hem Sao Paulo hem de Rio ile ilgili çok değerli bilgiler vermişti. Futbol bilgisi ise beni oldukça aşmıştı:) Ne olur ne olmaz diye cebime koyduğum Rio konusu gün geldi Atlas Tatil dergisinin ilgisini çekti. Dünya Kupasının Brezilya’da yapılması sebebi ile hem Rio hem de futbol içeren bir yazı yazmamı istediklerinde “Aslı varken bunu yazmak bana düşmez” dedim. Aslı da sağ olsun bizi kırmadı ve doyurucu bir yazı hazırladı.
Rio de Janeiro…Cidade Maravilhosa Dünya Kupası’nı bekliyor
Yazı: Asli Pelit Fotoğraflar: Ufuk Sarışen Her dilde başka dillere çevrilmesi zor kelimeler vardır. Türkçedeki “kısmet” gibi. Türkçe öğrenmeye çalışan yabancılara bir turlu anlatamayız tam ne olduğunu kısmetin. Portekizce de de “saudade” (“sow-DAH-cee” diye okunuyor) kelimesi de bu tercüme edilemeyen kelimelerdendir. Bazen nostalji diye çevrilse de, gerçek anlamı bu değildir. Saudade bir daha hiç göremeyeceğimiz bir yer veya kişilere duyduğumuz hasret, bir daha hiç tadamayacağımız bir yemek için hissedilen özlemdir. Tarih boyunca denizler asarak yeni topraklar keşfedip, bu yeni topraklardan bir daha dönemeyen Portekizlilerin diline o yüzden bu kadar uygun bir konsept saudade. Rio de Janeiro’ya ilk gelenler döndükten sonra iste böyle hissederler.
Cidade Maravilhosa öyle bir şehir ki, adi gibi muhteşem ve ayni zamanda kaotik ve tehlikeli, kısa sureli bir imparatorluğun sonmuş tropikal başkentidir burası. Korkularını yenip gelebilen gezginler bir daha unutamazlar bu şehri. Sıcak ve seksi samba ritimleri ile hareket eden, futbol ve trafik dışında hemen hemen hiç bir şeyi dert etmeyen carioca (Rio de Janeiro’da yasayanlara verilen isim) larin hayatına özenmeden edemezsiniz. Tropikal bitkiler ve favelalarla süslü tepeleri Atlantik okyanusunun beyaz kumlu plajlarına dökülür, güzel insanlarla dolu güneşliyken mutlu, yağmurlu günlerde kolektif bir depresyon yasar Rio de Janeiro.
Bu sene ise çok özel bir kıs donemi bekliyor Rio’yu: Mart ayında binlerce turistin akın ettiği unlu karnavalının üzerine 12 Haziran’da başlayacak —ve muhtemelen su ana kadar geçekleşen en polemik — Dünya Kupası’nın finali dahil 7 maça ev sahipliği yapacak bu eksantrik şehir. Brezilya’nın ve Dünya’nın dört bir yanından buraya akın edecek olan biletli (şanslı) futbolseverler veya bu binlerce dolarlık biletlere ulaşmaya gücü olmayan futbolsever maçları izleyip Brezilyalı taraftarların coşkularını birinci elden görebilmek için bu şehirden daha güzel bir secim yapamazlar herhalde!
OLAĞAN ÜSTÜ BIR SEHIR HIKAYESI
Uçağınız beyaz kumlu plajların ve tropik bitkilerle kaplı tepeciklerin üzerinden inişe geçerken “Şanslı bir insanım gerçekten,” diyeceksiniz kendi kendinize. Birçok insanın ölmeden önce bir kere görebilmek istediği Rio de Janeiro’nun Santos Dumont havaalanına ayak basar basmaz 12 milyonluk şehir ayaklarınızın altında size sıcak bir hoş geldin dercesine uzanır. Zona Sul yani güney bölgesinin lüksü ve Şehir merkezi ve favelalarin karmaşası içinde 18 km’lik sahili ile bir yandan tatil beldesi bir yandan büyük şehir olabilmeyi basaran nadir şehirlerden birisidir Rio.
Şehri keşfeden Portekizli denizciler 1 ocak 1502’de Guanabara körfezine ulaştıklarında bir nehir bulduklarını zannederek şehre Rio de Janeiro, yani Ocak Nehri adını verirler. Keşfi takip eden yıllarda Brezilya kolonisinin başkenti haline gelir. 1822’de İmparator Pedro I Brezilya’nın Portekiz’den özgürlüğünü ilan eder ve kısa bir sure Brezilya İmparatorluk olur. Brezilya genelinde yetişen kahve, çıkarılan altın ve pırlantalar Rio’nun limanlarından Avrupa’ya doğru yola çıkarken ayni gemiler Avrupa’dan yeni Dünya’ya gidip şanslarını denemek isteyen yüzbinlerce göçmeni getirir bu esrarengiz topraklara. Her ne kadar 1960 yılında başkent unlu mimar Oscar Neimeyer’in tasarladığı Brasilia şehrine taşınsa ve Sao Paulo bir is merkezi haline gelse de, Rio sonsuza dek Brezilya’nın en önemli ve özenilen şehridir.
Centro, Lapa
Kilometrelerce uzayıp giden plajları Copacabana ve Ipanema dışında Rio’nun koklu tarihini yansıtan şehir merkezi görülmeye değer bir çok yapıyı barındırır. Dünya Kupası ve Olimpiyatlara doğru yıllardır ölmeye terkedilen bir çok bina restore edildi ve şehir merkezi canlanmaya başladı. Rua Primeiro de Março’dan yürümeye başlayıp şehrin en eski meydani olan Praça XV’yi gezdikten Rua do Ouvidor boyunca yürüyüp yeni acılan antikacılar, restoran ve kafelere tekrar hayata döndürülen Rua Lavradio’da Brezilya mutfağının tadına bakabilirsiniz. Bu sokağın en favori mekânı Rio Scenerium hafta için öğlen ve aksam yemekleri, hafta sonu ise Rio’nun en hareketli gece kulübüne dönüşür.
Buraya kadar gelmişken bir uzay gemisine benzeyen Rio Katedralini ve tabii gecen sene elleriyle yaptığı yüzlerce seramikle kaplanmış basamaklarda ölü bulunan Sili’yi sanatçı Selaron’un merdivenini ziyaret etmemek olmaz. Meydani kaplayan beyaza boyanmış yüksek duvar bu sene sonunda tekrar çalışmaya başlayacak olan tramvay, veya popüler ismi ile Bondinho’nun rayları, Lapa mahallesinin ismini aldığı yapı. Hafta sonları bu bölge gece hayatinin merkezine dönüşür.
Ve güzeller güzeli Santa Teresa
Selaron Merdivenlerinden yukarı çıkabilen sportif gezginler, merdivenlerin sonundan Arnavut kaldırımlı sokağa çıkıp 45 derece eğimle tırmanmaya devam ederlerse Rio’nun en eski mahallesi Santa Teresa’ya ulaşırlar. Şehrin ilk kurulduğu yıllarda zengin Rioluların yerleştikleri bu mahalle, 19uncu yüzyılın sonunda sari humma salgını şehri etkilediğinde terkedilmiş. Zengin aileler şehrin güneyindeki Botafogo, Flamengo ve daha sonra tüneller yapıldıkça Copacabana, Ipanema ve Leblon mahallerine taşınırlar. abandone edilen Santa Teresa mahallesi önce sanatçılar daha sonra yabancılar tarafından keşfedilir ve birbirinden güzel malikaneler tekrar hayata döner. Bugün sanat, lezzet ve lüksün merkezi haline gelen bu mahalleden göreceğiniz manzara şehrin en güzel manzarası diyebilirim. Aprazivel Restoran’ında bir yandan bu manzarayı izleyip güneşi mutlaka bir kez bu tepeden batırın.
Rio’nun en meşhur plajları Copacabana ve Ipanema ise tarih dolu Santa Teresa tepsine oranla modern binalarla ve geniş kumsallara ev sahipliği yapar. Unlu çevre tasarımcısı Burle Marx’in mozaik kaldırımlarında yürümenin keyfi bambaşkadır. Deniz ve kumsalın keyfini çıkaranlar dışında günün her anında spor yapan insanları görmek mümkün plajlarda. Gözde sporlar footvolei ve voleybol, dışında kosanlar, stand-up Paddle ve sörf yapanlarla dolu plajlara giderken yanınıza az miktarda para ve bir canga (sokaklarda satılan pareolara verilen isim) alıp sizde cariocalar gibi iskemle ve şemsiyenizi kiralayın ve denizin keyfini çıkarın. Keyifli bir plaj günün ardından, Rio’nun şarkılara konu olan güneş batisi ise Copacabana’yi Ipanema ‘ya bağlayan Aproador’dan izlenir.
Corcovado ve Seker Tepesi
Rio’nun sembolü ve koruyucusu Cristo Redentor, veya Corcovado kuskusuz en çok ziyaret edilen anıtlardan birisi. Sabah çok erken veya akşamüstü güneş batımını hesaplayarak çıkmanızda yarar var. Eğer hava bulutlu ise boşuna saatlerce kuyrukta beklemeyin. Eğer siz Cristo’yu aşağıdan göremiyorsanız, muhtemelen yukarıdan manzaranız da kapalı olacaktır. Şehrin diğer sembolü, James Bond’un en zorlu mücadelelerinden birisine de mekan olan Pao de Az uçar, yani Seker tepesi. Bohem ve burjuva Urca mahallesinin üzerindeki tepelerin arasındaki teleferik yolculuğu da Rio’nun “olmazsa olmazlarından birisi. Tepenin altındaki Praia Vermelha ise eğer akıntı doğruysa, şehrin en dalgasız ve pırıl pırıl plajlarından birisi. Günü burada tamamlarsanız, yürüme mesafesinde Fenerbahçe sahilini andıran Urca mahallesinin sonundaki Bar Urca’da bir deniz mahsulü çorbası içmeden otelinize dönmeyin derim. Eğer deniz ürünleri ile aranız yoksa, o zaman kısa bir taksi yolculuğu ile ulaşabileceğiniz Botafogo mahallesindeki Fogo de Chao restoranında, deyim yerindeyse “ölene kadar” et yemeğe gidebilirsiniz.
2014 Duna Kupası mi Protesto Karnavalı mi?
2014 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapılacağı ilan edildikten sonra günlerce kutlamalar yapan Brezilya halkı, yetkililerin verdikleri sözlerin hiç birini yerine getirmemesi ve hatta milyarlarca dolara mal olan stadyumları bile tamamlayamazlar yüzünden son aylarda oldukça sinirliler. Copacabana plajında havai fişeklerle kutlanan ve bir futbol Senliği olması beklenirken, Rio bugün protestolar ve grevlerle her gün biraz daha kaotik hale geliyor. FIFA’nın 2 numaralı adamı Jerome Valcke Dünya Kupası’na bir ay kala “buraya Almanya gibi olacağını düşünerek gelmeyin, aksaklıklar olacak ve bunların tek sorumlusu Brezilyalı yetkililerdir” diyerek elini yıkayıp isin içinden çıktı. 12 şehirden Kupa’ya en hazır şehrin Rio olduğunu göz önünde bulundurursak, Valcke’nin şikâyetleri üzerinden atmaya çalışmasına şaşırmamak gerek.
Geçtiğimiz sene Konfederasyon Kupası sırasında yarısının bitmesi gerekirken statların yapımlarının hala devam edilmesi ve beklenen 500 bin turist için yatak kapasitesi olmaması endişe verici. Her gecen gün artan Kupa karşıtı gösteriler ve grevler bu turnuvayı hiç bir zaman unutmayacağını düşündürüyor, en azından bana. Brezilyalılar ise belki de son dakika da her şeyin bir şekilde çözüldüğünü görerek büyüdükleri için daha rahatlar. Bebeto’dan Ronaldo’ya, Zico’dan Deco’ya tüm kupa elçileri ile yaptığım röportajlar da hepsi Brezilya’nın vaktinde hazır olacağını belirten demeçler verdiler. Maracana’da ilk kez maça gittiğimde bir hikaye dinlemiştim: Brezilya 1950 DK için yaptırdığı Maracana’yı zamanında bitirememişti, bazı tribünler yarım yamalak sıvanarak maçlar yapılmıştı. O zamanlar herhalde FIFA bu kadar ciddi kontrol etmiyordu hazırlıkları! Ne demişler, tarih tekerrürden ibarettir.
Rio’nun tadı bambaşka
Futbol ve plajları dışında bu kadar hareketli bir haftayı leziz mutfağı tanınan Rio yemeklerini tatmadan tamamlayamazsınız. Fuar merkezinin tam altındaki balık pazarında Atlantik okyanusundan çıkan aklınıza gelebilecek her tür deniz mahsulünü bulabiliyor olmak, bu ürünleri enfes birer yemeğe dönüştüren hamarat Afrika ve Avrupa kökenli aşçıların ellerinden unutamayacağımız lezzetleri denememe sebep oluyor. Uzun masa üstü sohbetler eşliğinde hemen hemen her carioca mükemmele yakın vücutlarının genetik bir şans ya da estetik cerrahi harikası olduğunu düşündüren zengin bir yeme içme kültürüne sahipler.
Rio’da en basitinden sahilde plastik bardakların içinde sunulan koyu bordo renkli açai (Amazonlarda yetişen yüksek oranda antioksidan bir meyve) sorbeleri yoğun çalışma temposu sırasında hayat kurtarırken, eğer yolunuz Rio’ya bir Cumartesi günü düşerse geleneksel olarak yapılan Afrika kökenli kölelerin yemeği feijoadayı da denemenizi tavsiye ederim. Vakti zamanında toprak sahiplerinin yediklerinden artanlar (ineğin kulağı, artmış bir sucuk parçası, bir parça kemikli et, vb.) siyah fasulyeyle pişirilerek, yanına portakal dilimleri ve ıspanak yapraklar katılarak pilav yanında ile servis edilen bu tabiri caizse en Brezilyalı yemek ise Copacabana plajı üzerinde bir çok restoranda canlı bossa nova eşliğinde yenince tadı bir başka olabiliyor. 2014 Dünya Kupası sırasında buraya yolu düşenleri belki bir suru aksaklık bekliyor olacak. Ama yine de azımsanamayacak bir gerçek var ki o da ne olursa olsun bir kaç caiprinha, samba ritimleri, ve güler yüzlü halkı sayesinde futbol dolu harika günler geçirmememiz imkansız gibi görünüyor.
REHBER
Hotel Fasano : Aproador üzerindeki bu otel, şehrin en meşhur otellerinden birisi. Deniz manzaralı odalar, terastaki havuz ve içindeki İtalyan restoranı ile unlu otelin gecesi yaklaşık 500 USD Maria Santa Teresa: Santa Teresa mahallesinde mid-century mimarinin en güzel örneklerinden birisi olan 6 odalı butik otelin manzarası bile burada kalmak için yeterli bir sebep. Şehrin karmaşasından uzak, Tijuca Ormanına sırtını veren infinit havuzu, bari ve gurme tapası menusu dışında gece hayatına ve plajlara da yakın olan otelin gecesi 250 usd. Rio Art House: Rio’nun en sik mahallerinden birinde Eylül ayında açılacak olan 5 odalı butik otel uzun zamandır şehrin beklediği sanat severlerin tercih edeceği lüks ve meraklı gözlerden uzak bir mekan olacak.
Casa Fat-Radish Pop-up Clubhouse: Sadece Dünya Kupası için açılacak olan Clubhouse, Santa Teresa’nın en güzel malikanelerinden birisi. Muhteşem manzarası dışında Absolut Elyx’in sponsorluğunda gün boyu unlu Arjantinli barmen Tato Giovannoni’nin hazırlayacağı kokteyller ve New York’un unlu Fat Radish restoranın hizmet vereceği bu özel clubhouse özellikle Dünya Kupası’nı izlemek için şehre gelecekler için üye olmaya değer bir mekan. Üyelik için www.casafatradish.com dan detaylı bilgi alabilirsiniz. Üyeler clubhouse’daki süitleri de kiralayabiliyorlar. Casa Beleza: Rio’nun art deco döneminden kalan bu malikane Amerikalı ve Fransız bir ciftin mini butik oteli. 15 yıl önce buraya taşınan çift uygun fiyatlı ve konforlu odaları dışında doğal ürünlerden ve meyvalardan oluşan Türk usulü bir de kahvaltı sunuyorlar.
Ne zaman gidilir ?
Dünya Kupası’nın kaçıranlar üzülmesinler. Rio’nun mevsimi Kasim-Mayis arası. Yılbaşında ve ya Karnaval döneminde giderseniz turistlerin en fazla, fiyatların en yüksek olduğu doneme denk gelirsiniz. Eğer parayı gözden çıkartıyorsanız, mutlaka Rio’da Karnavalı görün. Nasıl gidilir? THY her gün aktarmasız Sao Paulo’ya uçuyor, Rio’ya geçecek yolcular iner inmez TAM havayolları ile yolculuklarına devam ediyorlar. THY dışında, hemen hemen tüm Avrupa bazlı havayolları Rio’ya haftanın her günü uçuyorlar. Şehir içinde ulaşım: Trafik sorunun İstanbul’u aratmadığı şehirde metro ile ulaşım çok pratik. Zona Sul yani şehrin güneyinde Ipanema’dan şehir merkezine kadar uzanan metro hattı, kuzeye doğru devam ediyor ve Maracana stadyumuna da bu hatla ulaşıyorsunuz. Otobüs ve taksi dışında şehrin hemen hemen her yerine bisiklet ile de ulaşmanız mümkün. Itau bankasının sponsorluğunda kurulan bisiklet istasyonlarından kredi kartınızla 24 saat için 5 Real vererek bisiklet kiralayabiliyorsunuz.
ONEMLI NUMARALAR:
T.C. Sao Paulo Konsolosluğu: Consulado Geral da Republica da Turquia, Praça Califórnia, 37 Jardim America, CEP 01436 – 070 S.P. São Paulo, Brazil Konsolosluk Çağrı Merkezi Numarası: + 90 312 292 29 29 Telefon: +55 11 3063 10 51 +55 11 3062 82 10 +55 11 3063 07 31 Turizm Informasyon: RioTur, Praça Pio XV, Centro (00 55 21 2976 7301; rioguiaoficial.com.br) Acil durumlar için : Polis- 190; itfaye-193; ambulans -192
Rio de Jenerio Fotoğrafları Ufuk Sarisen